Muhammed Ali Kimdir ?
Müslüman olmadan önceki ismi Cassius Marcellus Clay olan Muhammed Ali Clay, 17 Haziran 1942’de Kentucky Louisville’de doğdu. 12 yaşındayken boksla tanıştı ve kısa zaman içinde National AAU ve Altın Eldiven Şampiyonası’nda amatör kayıtlara girdi. Yine 1960’ta Roma’da ağır hafif sıklette altın madalyayı alarak profesyonel lige döndü. 18 yaşındayken katıldığı Roma Olimpiyatları’nda altın madalya aldıktan sonra ünü giderek artmaya başladı.
1964 yılında 22 yaşındayken, S. Liston’ı yenip Dünya Şampiyonu oldu. Bu zaferden sonra dinini değiştirip İslamı seçti ve Muhammed Ali ismini aldı. Maç öncesinde rakibinin moralini bozmak için makineli tüfek gibi konuşan Ali, çok sevdiği boksa ara verdi ama 1967’de boksa tekrar geri döndü. Vietnam’a savaşa gitmediği için cezalandırıldı fakat sonra affedildi. 1974’te Foreman’ı, 1978’de L. Spinks’i yenip Dünya Şampiyonluğu ünvanını geri aldı. Profesyonel döneminde sadece 5 kez yenilen, Olimpiyat ve Dünya Şampiyonu olan Muhammed Ali, 36 yaşına kadar bütün şampiyonlar için tek isim olmayı başardı ve 37’si nakavt olmak üzere 56 maç kazandı.
Parkinson hastalığı yüzünden uzun süre Michigan’daki çiftliğinde gözlerden uzak yaşamayı tercih eden ünlü boksör, ringlerde 20 yıldır ağzından düşürmediği “Bütün zamanların en iyisiyim” lafını ispatlayarak bir efsane oldu.
MUHAMMED ALİ CLAY HAKKINDA HERŞEY !
REKORLAR KİTABINA GİRDİ
‘Üzerine en çok yazı yazılan insan’ olarak Guinnes Rekorlar Kitabı’na girdi. Yeryüzünde en çok fotoğrafı çekilen kişi olduğu söylendi. Kimilerine göre ilk rap şarkıcısıydı. Bir şovmen, bir savaşçı, bir taktisyen, bir sahne sanatçısı, kendi reklamını yapan bir reklamcı, kendi kendisi olan bir ‘image maker’dı. O ringlerin Elvis’iydi. Amerikalı’ydı ve siyahtı. Üstelik ukala ve laf ebesiydi. Kelebek gibi uçar, arı gibi sokardı.
BÖYLE DAYAK GÖRÜLMEMİŞTİ
“SÖYLE AHMAK BENİM ADIM NE?”
1960’ların başında, bir temiz dayak yemenin en kolay yolu Muhammed Ali’ye Cassius Clay diye hitap etmekti. Tıpkı 1967’de, maç seromonisi sırasında ona Clay diye seslenen Ernie Terrell’in başına gelenler gibi. Ali, Terrell’a yumruklarını arka arkaya yağdırıken sürekli soruyordu: “Benim adım ne ahmak? Benim adım ne?”
Ernie Terrell, onlarca yıl süren esaretin bedelini ödüyordu. Terrell ringin soğuk zeminine yığıldıktan sonra, Ali aynı soruyu salonu dolduran binlere tekrarladı: “Benim adım ne?” Cevap çok net ve gürdü: “ALİ!” Bu, salonu dolduranların dayak yemekten çekindikleri için değil, Muhammed Ali’ye gösterdikleri saygıdan dolayıydı.
KERİM ABDUL CABBAR DESTEĞİ
Zira basketbol dünyasının efsane isimlerinden Kareem Abdul Jabbar’a göre Ali, “Yanında kendinizi en güvende hissedeceğiniz kişi”ydi. O ‘Halkın şampiyonuydu. Cassius Clay adını reddetmişti, çünkü Ali’ye göre o bir köle adıydı. “Cassius Clay bir köle adı. Onu ben seçmedim, istemiyorum o ismi. Ben Muhammed Ali’yim, özgür bir isim, tanrının sevgili kulu demek.”
İNANILMAZ BİR HIZ, ÇOK KOMİK BİR HİYAKE
Boks birçoklarına göre, hatta bu satırların yazarına dahi, bir spordan ziyade bir vahşet olarak görünür. Ama boks halen bugün bir spor olarak anılıyorsa bunda Muhammed Ali’nin ve onun boksta yarattığı devrimlerin de payı olsa gerek. “O kadar hızlıyım ki, geçen gece odamın lambasını söndürdüğümde, oda karanlık olmadan yatağıma yatmıştım bile” derken biraz abartıyordu tabii ki ama, onu ringlerde görenler bu sözün hakkını çoktan vermişti. O ağır cüssesinden beklenmeyecek kadar hızlı, o hızdan beklenmeyecek kadar sertti; ve göremedikleri şeye vuramayacaklarına göre, rakipleri ona bir yumruk isabet ettirmek için çok çalışmak zorundaydı. Gazeteciler ona Dünya Şampiyonu Sonny Liston karşısında ne yapacağını sorduğunda; o da aynı şeyi söylemişti: “Sony görmediği şeye vuramaz.” Nitekim öyle oldu; 1964’te, daha 22 yaşındayken Sonny Liston’ı tahtından ettiğinde tüm dünya şok olmuştu. Aslında Ali’yi amatörlük günlerinden takip edenler için bunda şaşılacak bir şey yoktu…
BİSİKLETİ ÇALINDI BOKSÖR OLDU
Bir gün, bisikleti çalındığında polise gitti. Ama polis bisikletini bulmak yerine ona boks dersleri vermeye başladı ve daha sonra boks antronörü Fred Stoner’la tanıştırdı. Clay belki bisikletini bir daha bulamayacaktı ama ondan çok daha önemli şeyler kazanacaktı. Zira Stoner’ın da yardımlarıyla 12 yaşında başlayan boks kariyerinin bu amatör günlerinde 6 Kentucky Eyalet Şampiyonluğu, 2 ulusal Altın Eldiven (Golden Glove) Şampiyonluğu ve 2 Amatör Atletler Birliği (AAU) Şampiyonluğu kazandı.
Clay liseyi bitirip 18 yaşına bastığında, olimpiyat oyunlarında ABD’yi temsil etmek üzere Roma’ya gitti. Finalde karşılaştığı Polonyalı Zbigniew Pietrzykowski’yi hakem kararıyla mağlup ederek altın madalyayı aldı. Maçtan sonra madalyasını okşarken, “Bu benim son amatör maçımdı, profesyonel olacağım” açıklamasını yaptı.
ZENCİ MADALYASI
Ama evine döndüğünde, bir şampiyon olarak değil Afro-Amerikalılar’a yönelmiş ırkçı şiddetin açık hedefi olarak karşılandı. Yemek yemek için gittiği beyaz lokantasında, siyah olduğu için kendisine servis yapılmadı. “O madalyanın hiçbir anlamı yoktu. Buraya geri döndüm ve diğerleri gibi sadece bir zenciydim” dedikten sonra, daha sonra Atlanta Olimpiyatları’nın açılışında kendisine geri verilecek olan olimpiyat altın madalyasını, Amerika’daki siyahlara yönelik ırkçılığı protesto etmek için Missisippi nehrine fırlattı.
HANGİ ROUNDDA GALİP GELECEĞİNE İDDİAYA GİRİYORDU
İlk profesyonel maçına Tunney Hunsaker karşısında çıkan Clay, 6 raundun sonunda Hunsaker’ı bozguna uğrattı. 25 Şubat 1964 günü Sonny Liston’la çıktığı dünya ağır siklet ünvan maçına kadar karşılaştığı 19 rakibinin 15’ini knock-outla, dördünü ise hakem kararıyla mağlup etti. Ancak Clay’in maçları bokstan çok bir gösteri şeklinde geçiyordu. Maçlardan önce rakibini kaçıncı raundda devireceğine bahse giriyor, seyirci ve rakibini kışkırtan ve kendisini öven dizeler doğaçlıyordu. Bunlardan en tanınanı ise bir çoğumuzun bildiği “Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım” dizeleriydi.
BASIN MENSUPLARINA FENA YEDİRDİ
Kariyerinin 20. profesyonel maçına namağlup çıkmasına rağmen, Sonny Liston’la karşılaşacağı ünvan maçında gazeteciler ve boks otoriteleri tarafından 22 yaşındaki Cassius Clay’e hiç şans tanınmıyordu. Oysa Clay, Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu Sonny Liston’ı sekizinci raundda devireceğini iddia ediyordu. Maç hakkında yorumda bulunan 46 gazeteciden 43’nün favorisi Liston’dı ve onlar da Clay’in bu iddiasıyla dalga geçiyordu. Fakat beklenmeyen gerçekleşti ve yedinci raundun sonunda gongla birlikte köşesine giden Liston bir daha ringe dönemedi. Hakem Clay’in ellerini havaya kaldırırken suratında sadece ufak bir çizik bulunan Clay gazetecilere “Laflarınızı yiyin. Laflarınızı yiyin. En büyük benim!” diye haykırıyordu. Clay, 20 maç sonunda namağlup dünya şampiyonu olan dördüncü boksor olarak tarihe geçmişti.
DİNİNİ DEĞİŞTİRDİ MAÇA ÇIKTI
Cassius Marcellus Clay, Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu olduktan sonra iki önemli karar verdi. Dinini değiştirerek müslüman olan Clay, ‘İslam Cemaatine’ katılmaya karar verdiğini ve artık cemaatin lideri Elijah Muhammed’in ona verdiği isim olan Muhammed Ali adıyla anılmak istediğini açıkladı. Malcomx ile herşey yolundaydı…
Muhammed Ali, yeni adıyla ilk maçına 25 Mayıs 1965’te, yine Sonny Liston’a karşı çıkacaktı. Ancak bu kez roller değişmişti; unvanını korumak isteyen Ali, dünya şampiyonu olmak isteyen ise Listondı. Açıkçası o maçı canlı seyretmek için salonu dolduran binlerce insan, paralarını çöpe attığının farkında değildi. Zira maç, Ali’nin daha ilk raundda attığı ‘hayalet yumruk’la bitivermişti. Bu yumruğu ise, şanslı ve dikkatli bir azınlık dışında kimse görememişti.
BEN BİR HOROZUM
Muhammed Ali, 1965’ten 1967’ye kadar sekizi özel 16 maça çıktı ve bunların 14’ünü knock-out ile olmak üzere tamamını kazandı. Yaptığı 8 resmi müsabakada da Dünya Şampiyonu ünvanını korumayı başardı. Dünya Şampiyonu’yla ünvan maçı yapabilecek bütün rakiplerini bir bir yenmişti.
Artık o en büyüktü ve bunu söylemekten çekinmiyordu. “Horozlar ışığı gördüğü için öter” diyordu, “Eğer onları karanlığa hapsederseniz ötmezler. Ben de ışığı gördüm ve ötüyorum.” Kendi yeteneğinin farkındaydı elbette. “Benim kadar muhteşem olduğunuzda” demişti bir keresinde, “tevazu göstermek çok zordur.”
ASKERE GİTMEDİ VATAN HAİNİ İLAN EDİLDİFakat Ali’den de büyük şeyler vardı. Amerika, Vietnam’la savaş halindeydi ve her gün yeni Amerikan gençleri askere çağırılıyordu. Bir gün şans Ali’ye de vurdu. Aslında menajerleri orduyla anlaşma yapmış ve onun Vietnam’a gönderilmeyeceği garantisini almıştı. Amerika’da kalacak ve boksa devam edebilecekti. Ama Ali bunu reddetti. Derin Amerikalılar Beyaz, Anglosakson ve Protestanlar, Müslüman olunca Ali’ye fena takarlar. Pentagon bile oyuna alet olur, onu “Y” grubunda olmasına rağmen “A” kategorisine alır ve “ivedi” kaydıyla Vietnam’a yollamaya kalkar. Şampiyon buna karşı çıkar “Vietnamlılarla alıp veremediğim yok” der, “hem onlar beni hiç aşağılamadılar!”… “Aferin” dediğinizi duyar gibiyim ama adama böylesi çıkışların hesabını sorarlar. Onu apar topar ligden kovar, unvanına ve lisansına el koyarlar. Ali’yi “vatan haini” ilan eder ve hiçbir eyalette maça çıkarmazlar. Yetmez, ona bir trafik suçu isnat eder, alel acele içeri tıkarlar
Vietnam Savaşını ne hükümetler, ne de ordular bitirebilir, bu kirli kavgaya gazeteciler (özellikle foto muhabirleri) nokta koyar. Amerikan halkı napalım bombaları ile yakılan evlerin önünde ağlaşan bebeleri görünce “bu nasıl hürriyet” diye sormaya başlarlar. Savaş muhabirleri cinayet ve tecavüz vakalarını dökmeye başlar, Hollywood mevzuya el atar. Sivil toplum örgütlerinden “niye savaşıyoruz” sorusu yükselince derin devlet geri adım atar..
HERKESİ MÜSLÜMAN YAPINCA BOKSA GERİ DÖN MİSYONERLİĞİ BIRAK
Muhammed Ali, bokstan koptuğu yıllarda üniversite üniversite dolaşıp konferanslar verir, mevzu boks olsa da yeri geldikçe İslâmiyet hakkında birşeyler anlatmaya çabalar. Bazıları bu faaliyetten çok rahatsız olur, “boksla uğraşsa daha iyiydi” demeye başlarlar. Birkaç maç sonra silinip gideceğine inandıkları için Ali’nin lisansını iade eder, ringlerin yolunu açarlar (1967).
Ve Ali şovları tekrar başlar. Şampiyon, rakiplerine sürekli lâf atar, basın mensuplarının huzurunda madara etmeye bakar. Bu tavır organizatörlerin de işine gelir çünkü gerginlik arttıkça hasılat “tavan” yapar.
Ancak birileri Ali’yle uğraşmaktan caymaz, karşısına dik yokuşlar çıkarırlar. Kâh “komünizm propagandası yapmaktan” soruşturma açar, kâh “ırkçı ve ayrılıkçı” diye yaftalarlar. Bir ara zenci çocukları için (içinde okul ve mescid olan) bir külliye yaptırmaya kalkar ama ona hiçbir banka kefil olmaz. Kimseden teminat mektubu alamaz. Dahası bomba ihbarları ile huzurlarını kaçırırlar.
GÜCÜMÜ KURAN-I KERİM’DEN ALIYORUM
Ali, baskılara rağmen geri adım atmaz. Aksine “ben bir din savaşçısıyım, gücümü Kur’an-ı kerimden alıyorum” demekten kaçınmaz.
Ringteki zaferler zincirine Jerry Quarry’i yenerek başlar. Ancak Joe Frazier ile yaptığı maçı üstün bitirmesine rağmen hakemler rakibinin elini kaldırırlar. Bakın şu aksiliğe ki Ken Norton ile yaptığı maçta çenesi kırılır, maçı bırakmak zorunda kalır. Herkes Ali’nin bittiğini söylerken Frazier’i eze eze yener ve rövanşı alır. Ardından Zaire’de insan azmanı George Foreman’la karşılaşır. Foreman girdiği ormanı baltayla kıymık kıymık edip bitiren bir insan azmanıdır. Ali, maçtan bir ay evvel Kinşasa’ya yerleşir ve halkın sevgisini kazanır. Onları arkasına alır ve boksörlere ders olarak okutulacak bir taktikle Foreman’ı dağıtır. Rakibini 7 raund yorar, 8. raundda saldırır ve zemine uzatır. Ertesi sene Manila’da 25 bin kişinin önünde Frazier’le karşılaşır. Bu ölümüne bir maçtır, 14 raundun sonunda ikisi de perişandır. Ancak Frazier’in şuuru bulanınca Antrenörü Eddie Futch maçtan çekilir unvan Ali’ye kalır.
ÇAĞ AÇIP ÇAĞ KAPATTI
İnsan bu, her zaman mükemmel olamaz ya. İşte hanımı Belinda Boyd’dan ayrılıp Veronica Porsche ile evlendiği bunalımlı dönemde tecrübesiz rakibi Springs’e yenilir ve silbaştan mücadeleye atılır. 1978’de Dünya Şampiyonluğunu geri alır.
Profesyonel döneminde sadece 3 kez yenilen, Muhammed Ali, 36 yaşına kadar boks dünyasının efsane ismi olmayı başarır. 56 maçın 53’ünü kazanır, 37’sini nakavtla alır.
Ancak boksörleri bekleyen akıbet (parkinson) onu da yakalar. Dindar bir Müslüman olan Lonnie ile evlenir, Michigan’daki çiftlik evinde gözlerden ırak yaşar.
Bu arada beyazlar da değişir ya da “değişti” rolüne soyunurlar. Atalanta Olimpiyatları’nda meşaleyi yakma şerefini ona bağışlar ve nehre attığı madalyanın yerine, yenisini takarlar.
Ali iyi bir örnek olur. Ekonomi, sanat ve siyaset sahnesinde ağırlıklarınca yer bulamayan zenciler sahalarda boy göstermeye başlar, atletizm, boks ve basketbolda madalyalara el koyarlar…
YÜZYILIN SPORCUSU
Sport İllustrated ergisince “Yüzyılın Sporcusu” seçilmiştir. Ona sadece bir boksör olarak bakmamak gerekir. Çünkü o gücüyle olduğu kadar kişiliğiyle de mükemmel birisi olmuştur. 2001 yılında Hollywood tarafından hayatı filme alındı. Bu filmde Muhammed Ali’yi Will Smith canlandırdı.
1964-1967 , 1974-1978 , 1978-1979 yılları arası dünya ağırsiklet boks şampiyonudur.., 61 maçtan 56 galibiyet 5 mağlubiyetle ayrılmıştır. Kazandığı maçların 37 tanesi knock out’ladır. Son 3 maçını saymassak (çünkü bunlar gösteri maçı niteliğindedir) aslında 2 mağlubiyeti vardır ve bunların birisinde haksızlık yapılmıştır. Söylentilere göre askere gitmediği için, yasağı kalktıktan sonra oynadığı ilk ünvan maçını sayıyla (çenesi kırılmasına rağmen) Joe Freezer’a vermişlerdir. Muhammed Ali, “the greatest all of time” adı ile bilinir dünyada….
BOKS PARKINSON HASTASI YAPMA
1984’te Parkinson Hastalığı’na yakalandığını öğrenen Ali kendisiyle yapılan tüm söyleşilerde hastalığın sebebinin boks olamayacağını belirtti. 1985 yılında Forbes Dergisi tarafından hazırlanan “Dünyanın 100 Önemli Ünlüsü” listesine 13 numaradan girdi, 1991’de “Amerika’nın Ruhu” Ödülü’nü aldı.
4 KEZ EVLENDİ
4 kez evlenen Muhammed Ali’nin 7 kızı ve 2 oğlu var.
İşte böyle O artık geride kaldı… Ondan daha büyük kim var bunu kimse ispatlayamacak. Çünkü bundan sonra kimsenin Ali ile ringe çıkma imkanı yok sanal alem dışında… Hep şu söylenecek:
“Ali olsa bu boksörü yenerdi”… Ama kızı Laila Ali ringleri sallamaya devam ediyor. Babası ile bir maç yaptı ancak sanal ortamda.. Videosu aşağıda mevcuttur…